19 Ekim 2015 Pazartesi

Bir boş bakış, yarım gülüş

Aslında epeydir aklımda fakat bir türlü zaman bulamadım. Söylemek istediğiniz çok şey varken hangisinden başlayacağınıza karar vermek veya bunu en doğru şekilde içinize sine sine nasıl anlatacağınızı bilmek bazen gerçekten çok zor olabiliyor. 

Ve bu gibi şeylere yeni başlarken söylemek istediğim bir şey var ki Blogger'lar Gerçekten Helal Olsun!!! En iyisinden, biraz kötüsüne kadar bütün bloggerlardan bahsediyorum. Yahu yazmak istediklerinizi bir tema içinde nasıl yazabiliyorsunuz? Kafanızdaki düşünceleri kategorilere nasıl bölüp, aktarabiliyorsunuz? Gerçekten tebrik ediyorum.. Efendim umarım beni de bir gün birileri tebrik eder temennileriyle başlamak istiyorum.

Güzel bakmak...

Bakar körlük, boş bakış, bakınmak, bakışmak, bakmış gibi yapmak, gözlerden ateş fışkırırcasına bakmak, sanki göz bebeklerinin yerinde pembemsi kırmızımsı kalpler varmış gibi bakmak, gözlerinin içi gülerek bakış..

Hepsi farklı değil mi? Bazıları birbirine benzer fakat farklı. Bazen dudaklarımız öylesine bir tebessüm eder ama gözlerimiz bunun tam tersi boş bakar.. çünkü istemiyoruzdur. Yapmacık gülüste burdan ortaya çıkar. Çünkü neden? Gerçekten güldüğünüzde gözlerinizin içi güler. Ha bu ne demek? Karşınızdaki gerçekten güldüğünde göz bebeklerindeki ışıltıyı görmektir. Ve inanın karşınızdakinin o göz bebeklerinin içindeki ışıltıyı görünce sizinde mutlu olmamanız ve gülümsememeniz imkansızdır. Buna bir tür telepatide diyebilir miyiz bilemiyorum. Fakat duygularımızın mimiklerimiz aracılığıyla dışa vurumunu ve karşımızdaki insana olan etkisini ayna karşısında durarak açıkça görebiliriz. Biz gülüyorsak, yansımamız da yani karşımızdaki kişide gülüyordur. Biz ağlıyorsak yansımamızın yani karşımızdaki kişi de ağlamasa bile bizim gözlerimizdeki hüznün benzerini onda da görebilirsiniz. Aksi durumla karşılaştığınız vakit zaten karşınızdakiyle ilişkinizi gözden geçirseniz iyi olur..

Bebekler, Anneleri ve Annelerinin Gözleri..
Bu durum aslına bakarsanız taa bebeklikten beri böyledir. Anne bebeğine gülen gözlerle bakarsa bebekte mutlu olacak ve gülümseyecektir. O yüzden bebekler annelerinin aynasıdır. Eğer siz çocuğunuza üzgün şekilde yaklaşırsanız emin olun o sizi anlayacaktır. Ve doğru düzgün hiç mutlu olamayan, gülemeyen bir annenin de bebeğinin çok mutlu bir çocukluk geçirmesini beklemek biraz hayal etme kavramının içine girebilir. O yüzden anneler, eğer bir bebeğe sahipseniz çok şanslısınız demektir. o bebek ki sizin aynanız olacak ve sizin yetiştirdiğiniz şekilde büyüyecektir. Maddi imkan ne olursa olsun sevginin değeri paha biçilemezdir, unutmayın. En azından sevginizi verin sarıp sarmalayın ki bu onun ruh sağlığı gelişimi ve aile kavramı açısından en önemli şeydir.

Gülerken Ne Kadar Çirkin Çıktıysam O Kadar Mutluyum O an..
Bazen fotoğraflarıma bakıyorum da, gülerken en çirkin çıktığım fotoğraflarım en mutlu olduğum anlarım biliyor musunuz? Sizde de öyle oluyor mu? Gerçekten ben fazlaca içten kahkaha attığımda ağzım yüzüm bir değişik oluyor mesela. Yani mutlu olmak şekilsizdir diyebilir miyiz? Fotoğrafta güzel çıkayım istersin ve ona göre poz verirsin. Ama mutluyken bu iş böyle değil, karşınızdaki gerçekten komik bir espri yaptığında fütursuzca ve plansızca kahkahalar atarsınız. Belki karşınızda bir ayna olsa o kahkahanız boğazınızda kalır mazallah. Çünkü hemmen gülüşünüzü estetik bir duruş açısından düzeltirsiniz. Mutluluğunuzu kısıtlamayın, boşverin nasıl göründüğünüzü. Mutluysanız ayrı bir ışıltı oluyor üstünüzde, isterseniz hiç makyaj yapmamış olun. Gözlerinizdeki ışık en pırıltılı göz farlarından bile parlak!

Bakın, görün, gözlerin içine bakarak konuşun, sözlerdeki değil gözlerdeki anlamı yakalamaya çalışın:)
Ve boşverin be.. En güzel kahkahanızda en kötü ses çıksın, en çirkin halinizle gözükün.. Yeterki içinizdeki mutluluk hormonu gözlerinizden fışkırsın ve dünyaya mutluluk dağıtsın!!









Mutlu kalın:) Sevgilerle..



6 Temmuz 2015 Pazartesi

Neden Olmasın


Hayatıma yeni bir kisinin girmesiyle yeni bi boyut kazandı dusuncelerim, yapmak istedigim seyler, yapamadıklarım, istediklerim , istemediklerim... Gecen gun gittigim bir seminerde duydum ilk defa Esref ARMAĞAN'ın adını. Bu zamana kadar duymadıgım icin kendimi sanssız hissediyorum. Umarım bu yazıyı sans eseri bile olsa okuyanlar, bittiginde benim hissettigim duyguları hisseder ve birlikte yeni bir kapı acarız hayatınıza , hayatımıza... 
Saygıdeger bir insanın agzından anlatmak istiyorum bazı yerleri. Anlatım tarzı ve ele aldıgı kisiyle beni cok etkiledi cunku. 
Esref ARMAGAN'ın hayata ilk adımlarıyla baslayalım oncelikle. Kendisi gorme engelli bir cocuktu ve her cocuk gibi soru sorarak etrafındakileri bunaltma yasındaydı. Tek bir kisi vardı cevresinde ki onun kahramanı diye nitelendirebiliriz bu kisiyi, babası sayın ARMAĞAN. 

Bazı insanların hayatında yer edinmis bazı insanlar vardır...kimininki ogretmeni kimininki amcası vs. Ama onun babasıydı, cocugunun gorme engelli oldugunu ogrendiginde ne tur duygular yasadıgını tahmin ettigimiz, bu engeleri kabullenmek ve hayata isyan etmek yerine buna gogus geren, onun yanında olmak icin her seyi yapan babası.
O soru sorma yasındaki cocugun sordugu birkac soru belkide degistirdi hayatını. Bu yolculuktaki ilk soruları baba resim nedir? Cizmek nedir?nasıl olur? Du diyor saygıdeger ...
Babası gorme engelli ogluna bıkmadan usanmadan anlatmaya calısıyor merak ettigi seyleri. Nihayetinde bir seyler cizmeye baslıyor marangoz babasının yardımıyla. Cunku o baba isini gucunu bırakıp cocugunun parmaklarıyla dokunup algılayabilmesi icin merak ettigi her seyi oyup ona yol gosteren bir baba. Esref ARMAGAN bu sekilde gorerek degil ama hissederek cisimlerin gorusunuslerini beyninde yer ettirmeye baslıyor. Aynı zamanda bu calısmalar devam ederken sorularda sorulmaya devam ediyor tabii... Bu seferki soru biraz zorluyor babayı cunku perspektifin ne oldugunu merak ediyor cocuk. Bu kez bilgisinin yetersiz kaldıgının farkına varan baba tutuyor o cocugun elinden ve onu Mimar Sinan Universitesine goturuyor. Orada uzmanlar tarafından perspektif anlatılmaya calısılıyor ve esref armagan artık bir boyut daha atlıyor. 

Onun icin cesitli ozel materyaller hazırlanıyor, tum altyapılar saglanıyor fakat gundeme yeni bir soru doguyor. Peki ya renkler? Renkleri hic gormemis bir insanın beyninde bunları nasıl canlandırabilirsiniz? Bunların ne oldugu anlatılıyor ve kendisi kendine gore bir sıraya diziyor. Seneler gectikce hangi cismin ne renk olduguda kafasına yerlesiyor Esref Armaganın ki o suan 58 yasında cesitli oduller almıs, o sanatla dolup tasan beyni , resim tutkusuyla carpan kalbi cesitli arastırmalara konuk olmustur. Benim tanıdıgım, hayran oldugum insanı sizde tanıyın istedim. Bir de her seyden ne kadar cabuk pes ettigimizi, sikayet ettigimizi halbuki ne fırsatlara, sanslara sahip oldugumuzu bir kez daha hatırlamayı, sukretmeyi ve yolumuza pes etmeden devam etmeyi bilmemiz gerektiginin farkındasınız degil mi?

5 Temmuz 2015 Pazar

Adım Adım


Uzun cümlelerim yok benim. Çok düşünürüm ama söylemem bazı zamanlar. Dışa vurmam. Bazı özel hislerin insanın kendisinde, kalbinin ta derinliklerinde kalmasını doğru bulurum. Neden mi çünkü sizi sizden başka kimse iyi bilemez. Size sizden başka merhem sürmek isteyen olacaktır ama hep gelip geçici. Asıl ilaç sizsiniz. Siz ve yaptığınız iyilikler. Yardım eli uzatmaktan başka şey var mı insanı daha mutlu eden. Yardıma ihtiyacı olana daha yardım istemeden yardım edebilmek ve onun yüzündeki mutluluğu görebilmek gibisi var mıdır?